Büyükelçilerin ülkeler ve uluslararası ilişkilerde ne kadar önemli bir rol oynadığını hepimiz biliyoruz. Ancak bu konu, gündemimizde pek yer almadığı için genellikle göz ardı ediliyor. Geçmişte ve günümüzde büyükelçilerin önemi hakkında birkaç yazı yazmayı planlıyorum. Çünkü büyükelçiler, yalnızca ülkeler arasındaki diplomatik süreci yöneten kişiler değil, aynı zamanda bu süreci kendi ülkelerinin çıkarları doğrultusunda şekillendiren stratejik aktörlerdir. Modern diplomasi, büyükelçilerin hem resmi hem de gayri resmi kanallarda etkili olmalarını gerektirir; bu da onların rolünü daha karmaşık ve çok yönlü hale getirir.

1956 yazında ilginç bir olay yaşanmış. O dönemin Moskova SSCB Büyükelçisi Nejad Kemal Kavur’un nasıl bir ruh hali içinde olduğunu bilemiyoruz; ancak Dışişleri Bakanlığı ile yaptığı yazışmalarda dikkat çeken bir durum var: Kavur’un oldukça takıntılı biri olduğu. Kime karşı? Sovyetler Birliği Dışişleri Bakan Yardımcısı Semenov’a!

1950’li yıllarda, Nejad Kemal Kavur‘un kişisel davranışları ve karakteri, SSCB-Türkiye ilişkilerini etkileyen önemli unsurlardan biri olmuş. Kavur, Moskova Büyükelçisi olarak görev yaptığı dönemde, Soğuk Savaş’ın gergin atmosferinde Sovyet yetkililerle diplomatik ilişkileri yönetirken zaman zaman kişisel takıntıları ve alınganlığıyla dikkat çekiyor. Özellikle, Sovyet Dışişleri Bakan Yardımcısı Semenov’a karşı geliştirdiği kişisel husumet, bu ilişkilerin hassasiyetini zorlamış, diplomatik yazışmalarda gereksiz gerginliklere yol açmış. Bu durum, iki ülke arasındaki resmi ilişkileri doğrudan etkilemese de, Kavur’un bireysel davranışlarının diplomatik süreçlerde belirli ölçüde zorluklar yaratmasına neden olmuş.

Semenov hakkında çok fazla bilgiye ulaşamadım; sadece yazışmalarda isminin sıkça geçtiğini biliyorum. Nejad Kemal Kavur, Soğuk Savaş’ın en şiddetli yaşandığı 1955-1960 yılları arasında Moskova Büyükelçiliği yapmış. Kavur soyadı size tanıdık geldi mi? Evet, Yeşilçam sinemasının ünlü yönetmeni, senaristi ve yapımcısı Ömer Kavur’un amcası.

Bir yemekli toplantı sırasında, o dönemde Türkiye’de popüler olan Fenerbahçe konuşuluyor. Kemal Kavur’un talebi ve daveti üzerine bu durum Dışişleri Bakanlığı’na bildiriliyor. Ancak, mesajın içinde oldukça alıngan ve konu ile ilgisi olmayan satırlar da yer alıyor. Büyükelçinin, büyük ihtimalle vodka ve şarapların havada uçuştuğu bir ortamda yazdığı bu durum bildirimi gerçekten ilginç.

İşte, 20 Haziran 1956 tarihli, gizli olarak kurye ile gönderilen yazı. Resmi büyüterek inceleyebilirsiniz.

Burada ilginç olan Kemal Kavur’un Semenov ile olan diyaloğundaki anlamsızlık ve bir o kadar da resmi yazı içeriğinde konuların karışması 🙂 40 Kişilik yemek verilmesi, ziyafet’in ölçüsü, içilenleri dikkate almıyorum. Puşkin’den Yunan Edebiyatına kadar ayrıntı verilmiş olması ve Büyükelçinin Semenov’a uyuz olması durumu resmi yazışmada olduğu gibi açıkça yazılmış.

Bu talep karşılık görüyor ve Fenerbahçe Rusya’da iki takımla maç yapmak üzere kafilesini hazırlayıp yola koyuluyor. Ama ne yol ! 2 gün’de gidiyorlar Rusya’ya.

Haziran 1956’da Milliyet gazetesinde Halit Kıvanç tarafından yayınlanan bu yazı dizisinin ilk bölümünü aşağıdan okuyun lütfen. Sıkıcı olacağını düşünüyorsanız üşenmeyin, Halit Kıvanç yazısı ile keyif alacaksınız. Ayrıca durumun diğer yönünde nasıl aktığını, Türkiye’de Futbolseverlerin, Devlet ilişkilerini yönetenler tarafından duyguları, spor sevgisini, samimiyeti hiç’e sayarak nasıl kandırıldığını göreceksiniz. Çünkü Halit Kıvanç büyük bir zevkle anlatıyor. Fenerbahçe’de çok mutlu. Ama arka plan öyle değil işte..
Buyrun bu yazıyı da mutlaka okuyun !

Hatta Dinomo Moskova maçını’da buradan seyredebilirsiniz. Dünya’ca ünlü Kaleci Yaşin’de kalede 🙂

Bu organizasyon’da Tuhaflıklar bitmiyor. Moskova’ya gelen kafile Büyükelçi tarafından karşılanmıyor. Daha doğrusu geç karşılama yapılıyor. 2 gün yolda olan kafile’nin haberini geç almışlar nasıl oluyorsa?

1960 yılında Sovyetler Pravda Gazetesinde yayınlanan yazıda Kemal Kavur’un Ülkeyi terkederek görevini devretmesi memnuniyetle karşılanıyor. Rusya Türkiye arasında ilişkilerin daha farklı yönde ilerleyeceği yazılıyor.

Bunu da bu makalede görebilirsiniz. Çok uzun yazı o yüzden isteyenler okusun diye koyuyorum. İzmir Ekonomi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi,
(vefa.kurban@ieu.edu.tr).

1950-1960 YILLARINDA TÜRKİYE İLE SOVYETLER
BİRLİĞİ ARASINDAKİ İLİŞKİLER

Biraz daha detaylı baktığımda Türkiye’nin genç Cumhuriyet dönemindeki hemen hemen tüm Devlet adamları Galatasaray Üniversitesi mezunu olduğu. Hatta Aile’den birçok kişinin aynı görevleri devam ettirdiği yönünde. Mesela Kemal Kavur’un kardeşi Şadi Kavur’da büyükelçi.

Dışişleri Bakanlığı’nda çeşitli görevler üstlenmiş, 2. Dünya Savaşı sonrası Finlandiya Büyükelçisi olarak atanmış, daha sonra Bulgaristan Büyükelçisi olarak görev yapmış, 1956-1960 yıllarında Sovyetler Birliği Büyükelçisi, 1960-1962 yıllarında Japonya Büyükelçisi, 1962-1963 yılları arasında Birleşik Krallık ve 1965-1966 yılları arasında ise İsviçre Büyükelçisi olarak görev almış.

Dışişleri Bakanlığı ile yazışmalarında hep talepkar ve duygusal olmuş.

Olan yine Fenerbahçe Futbol Takımı’na olmuş. Futbolun coşkusunu ve tutkusunu yaşadığını sanan bir toplum ya da taraftar olarak, her zaman olduğu gibi arka kapılarda yine Fenerbahçe kullanılmış!

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, paylaşmak yada etkileşim vermek isterseniz sevinirim.